Günümüzde hızla değişen teknoloji ve modern yaşam tarzı, birçok geleneksel sanatın unutulmasına neden oluyor. Ancak, bu dönüşümün tam tersini yaşayan bir usta var: 87 yaşındaki Nisanur Tuncay. Emekleriyle bir dönemi temsil eden Tuncay, el emeğiyle oluşturduğu eserleriyle hem zihnindeki bilgeliği aktarıyor hem de genç nesle ilham kaynağı oluyor. Onun hikayesi, sanatın yaşının olmadığını ve tutkunun her şeyin ötesinde olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor.
Nisanur Tuncay, çocukluğundan beri el emeği olan eserler üretmeye devam ediyor. Geleneksel dokumacılıktan, ahşap oymacılığa birçok alanda çeşitli eserler yaratan Tuncay’ın uzmanlık alanı, kendine has üslubu ve zarafetiyle dikkat çekiyor. Her bir parça, onun yıllar içinde edindiği bilgi ve tecrübenin bir yansıması olarak öne çıkıyor. Çocuk yaşta başladığı bu sanat yolculuğu boyunca, pek çok farklı teknik öğrenmiş ve bu teknikleri kendi sanatıyla birleştirerek eşsiz eserler ortaya koymuştur.
Tuncay, “Sanat yaparken sadece elimi değil, kalbimi de kullanıyorum,” diyerek her bir eserinin ardında bir hikaye olduğunu vurguluyor. Onun eserleri, sadece birer nesne değil; geçmişten gelen birer hatıra, yaşamın ve kültürün izlerini taşıyan önemli unsurlar olarak değerlendiriliyor. Zamanla unuttuğumuz bu değerli sanatların devam etmesi için genç nesile bilgi aktarmayı kendine görev edinmiş durumda.
Nisanur Tuncay, yalnızca eski ustaların bilgilerini yaşatmakla kalmıyor; aynı zamanda gençlere de bu geleneğin önemini anlatmaya çalışıyor. Yerel okullarda düzenlediği atölyelerle, el emeği sanatlarının güzelliklerini kısa süre içinde öğretmeye çabalıyor. “Bir insanın emeği, onun kalbinden gelir,” diyor ve bu yüzden gençlere sanatta aşkı, sabrı ve özveriyi aşılamak istiyor.
Gençlerin teknoloji odaklı yaşamlarından dolayı geleneksel sanatlara uzak kaldıklarını ifade eden Tuncay, “Onlara sanatı sevdirmek, bu el emeği eserlerini nasıl yaratabileceklerini göstermek en büyük tutkum,” diyerek duygularını aktarıyor. Geleneksel zanaatlar konusunda farkındalığı artırmaya yönelik adımlar atarak, hem kendi mesleğini yaşatıyor hem de bu gelenekleri sürdürebilecek yeni nesilleri yetiştiriyor.
Nisanur Tuncay, eserlerinin sadece maddi bir değer taşımadığını, yaşamın soyut yanlarını, duyguları ve anlatımları içerdiğini de belirtiyor. Ürettiği her eser, günlük hayatın koşuşturmasında zamanın nasıl değerli olduğunu hatırlatıyor ve bireyleri derin düşüncelere yönlendiriyor. 87 yaşındaki bu sanatçı, yaşına rağmen yaratıcılığına ve üretkenliğine devam ederken, bu özverisinin yanı sıra el sanatlarına olan tutkusuyla birçok kişi üzerinde ilham oluşturmaktadır.
Tuncay’ın hikayesi, sadece bir sanat yolculuğu değil; aynı zamanda azim ve tutkunun da bir simgesi. Onun gibi birçok sanatçının hikayesinin bilinmesi ve yaşatılması, kültürel mirasımızı korumak adına oldukça önemli. Geleneksel sanatı sadece geçmişe bağlı kalmak olarak değil, günümüze taşımanın ve yaşatmanın yollarını aramak gerekiyor. Nisanur Tuncay, bu mücadelede bir ışık kaynağı olarak, geleceğe umutla bakan gözlerin süzülmesine ön ayak olmaktadır. 87 yaşında mesleğini aşkla sürdürmeye devam eden Tuncay, yaşamdaki her anın kıymetini bilerek, sanatının hep taze kalmasını sağlıyor.
Nisanur Tuncay’ın hikayesi, sanatın aslında sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimi olduğunu kanıtlıyor. Onun azmi ve tutkusu, birçok insana ilham vermekte ve geleneksel sanatların yeniden değer kazanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, Ela’ya her daim yaşatılması gereken bir örnek olarak karşımıza çıkıyor.
Gelecek nesillerin de sanatın değerini anlaması, geçmişteki ustaların bilgi ve tecrübelerini aktararak mümkün olabilir. Nisanur Tuncay gibi az sayıda sanatçının bulunması, geleneksel sanatların geleceği için hayati öneme sahip.