Alparslan Türkeş, Türkiye’nin siyasi tarihinde önemli bir figür olarak yerini almış, 1997 yılında hayatını kaybetmişti. Bugün, onun vefatının 28. yılı vesilesiyle, Türk siyasetinin taşlarını değiştiren bu karakterin hayatı, politik duruşu ve bıraktığı miras üzerine düşünmek adına bir fırsat sunuyor. Ülkenin dört bir yanında anılan Türkeş, Türk milliyetçiliği ve çeşitli politik görüşleriyle adını tarihe altın harflerle yazdırmayı başardı. Bunun yanı sıra, Türkeş’in yaşadığı yıllar, Türkiye’nin hem iç hem de dış politikada önemli dönüşümlere sahne olduğu bir dönemdir.
Alparslan Türkeş, 25 Kasım 1917 tarihinde Kyrenia, Kıbrıs'ta dünyaya gelmiştir. Eğitim hayatına 1939 yılında Türk Harp Okulu'nda başlamıştır. Ordu mensubu olarak yaptığı görevlerin ardından, siyasete olan ilgisi onu 1965 yılında Milliyetçi Hareket Partisi’ni (MHP) kurmaya yönlendirmiştir. Türkeş’in liderliğinde MHP, Türk milliyetçiliği açısından önemli bir rol oynamış, özellikle 1970'ler ve 1980'lerde Türkiye’deki sağ siyasal hareketin başını çekmiştir. 1980 askeri darbesi sonrasında cezaevine giren Türkeş, daha sonra Türkiye’nin çok partili siyasal hayatına yeniden dönmüştür ve partinin başkanlığını üstlenmeye devam etmiştir.
Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997 tarihinde, uzun süredir mücadele ettiği sağlık sorunlarına yenik düşerek hayata veda etmiştir. Ölümü, Türkiye’nin birçok yerinde büyük bir yas ve üzüntüyle karşılanmıştır. Onun tarife sığmaz siyaseti ve karizması, ölümünden sonra dahi özellikle milliyetçi camiada anılmaya devam etmektedir. Türkeş, vefatından sonra Ankara’nın Etimesgut ilçesinde bulunan Ahlatlıbel Mezarlığı'na defnedilmiştir. Mezarı, her yıl birçok kişi tarafından ziyaret edilmekte; hayranları ve sevenleri, onun anısına saygı duruşunda bulunmaktadır.
Türkeş, Türk milletinin ruhunu yansıtan bir lider olarak anılmayı başarmıştır. Barışçıl bir yaklaşım sergilemesine rağmen, Türkiye'nin jeopolitik konumu ve milliyetçilik vurgusu, politik duruşunu daha da belirgin hale getirmiştir. Siyasi görüşleri, Türk varlığının korunması ve geliştirilmesi üzerine odaklanmıştır. Zamanla, özellikle genç nesil üzerindeki etkisiyle, "Başbuğ" unvanına sahip olmuştur.
Türkeş’in düzenlediği mitingler ve siyaset üslubu, dönemin gerekliliklerine ve halkın taleplerine paralel bir doğrultuda şekillenmiştir. Bu nedenle, birçok kişi onu bir ideolog olarak kabul eder; onun düşünceleri Türkiye'deki milliyetçi hareket için bir rehber niteliği taşımaktadır. Özellikle gençler arasında oluşturduğu hissettiği bağlılık, ona olan ilginin zaman içerisinde artmasına neden olmuştur.
84 yaşında hayata gözlerini yuman bu Türk liderin hayatı, pek çok insana ilham vermeye ve düşündürmeye devam ediyor. Onun siyasi mirası, milliyetçiliğin yanı sıra Türk tarihine ve kültürüne olan katkılarıyla gözler önüne serilmektedir. Dönemin zorlukları ve başarıları, yalnızca onun hayat hikayesini değil, aynı zamanda Türkiye’nin değişim sürecini de güçlü bir şekilde yansıtmaktadır.
Sonuç olarak, Alparslan Türkeş’in vefatının 28. yılı, sadece onun hayatını değil, aynı zamanda Türk milliyetçilik anlayışının evrimini de yeniden düşünmek için bir araya gelme fırsatıdır. Zamanla değişen politik ortam ve sosyal dinamikler, Türkeş’in bıraktığı mirasın önemini gözler önüne sermektedir. Bugün, onun anısını yaşatmak ve öğretisi üzerinde düşünmek, sadece bir saygı duruşu değil, aynı zamanda geleceği şekillendirmek adına atılan adımlardır.